EsatSah
Merhaba Arkadaşlar Öncelikle Esat Çapar'ın Biyografisinden Önce Kısa Bir Yazı Yazmak İstiyorum. Arkadaşlar Ben Bir Büzik Tutkunuyum Ama Gitar Ama Başka Bir Müzik Aleti... Müzik Gerçekten Çok Farklı Bir Sanat Dalı. Müzik Sizin Discolarda Dinlediğiniz AJDAR Değil RAHMETLİ NEŞET ERTAŞ'IN Yaptığı Sanattır Müzik. Emin Olun Eskiler Kadar Kimse Müzik Yapamıyor. Lütfen Değerlerimize Sahip Çıkalım ARİF SAĞ Gibi Nice Müzisyenler Gördü Bü Güzelim TÜRKİYE Müzik Soyunu Koparandan Değil, Soyuna Sahip Çıkandan Adam Olur. İlgi Ve Alakanızdan Dolayı Teşekkürlerimi Sunar, Esat Çapar'ın Eşsiz Otobiyografisiyle Sizi Baş Başa Bırakayım.Not: İskenderun, Hatay İlimizin Bir İlçesidir.
9 Eylül 1977 Yılında İskenderun, Madenli doğumluyum. İlkokulu o vakit köy olan Madenli’de, Ortaokul ve Liseyi İskenderun Barbaros Lisesi’nde okudum. O zamanlar köy ve beldelerimizde ortaokul ve lise olmadığından her gün şehre gidip gelmemiz gerekiyordu. Bu da o dönem okuyan öğrenciler gibi benim için de epey güç oluyordu. Müziğe olan ilgimin başkaları tarafından da hissedildiği dönem bu dönemdir. İlkokulun akustik duvarları hep benim sesimle yankılanırdı. Birçok öğretmenlerim boş ders veya müzik derslerinde bana şarkı söyletirlerdi. Ben ise evde değişik büyüklüklerdeki boş tenekeleri dizer onlardan kendime bateri (ritim) yapmaya çalışırdım. Çıkardığım bu gürültülerden dolayı çok fazla anne terliğine maruz kalmışlığım vardır J. Tabi bu terlikler hiçbir zaman beni pes ettiremedi, o ayrı. Bir ara babamın olta takımına bile dadandım. Domates kasalarından söktüğüm tahtalara çivi çakarak ve çaktığım çivilere de babamın olta iplerini gererek kendime çok güzel enstrümanlar yapardım. Bunlar için de çok güzel dayaklar yediğimi itiraf etmeliyim.
İlk enstrümanım bir flüttü. Aslında ilkokuldan beri flütüm hep vardı fakat nasıl çalınacağını bilmiyordum. Ta ki lise öğretmenim Nesrin Hanım ile tanışıncaya kadar. Tahtaya bir flüt çizdi ve deliklerin karşısına notalarını yazdı. İlk ezgilerim işte o flütle oluştu. Flütümü yanımdan ayırmaz olmuştum. Aklıma nerede gelse çalıyordum. Okulda, bahçede, tarlada, evin önünde…
Bu dönemde beynime mıh gibi saplanan bir anım da var: Lise yıllarımdı ve çekingen bir insandım. Okul servisinde konu bir şekilde müzikten açılmıştı ve ben bağlama çalmayı çok istediğimi söylemiştim. O dönem giyiminden kuşamından olsun, yanında getirip götürdüğü elektronik orgundan olsun okulun popüler sayılabilecek ve maddiyatı iyi bir okul arkadaşımız “Sende zaten hırsız tipi var” demişti. Bu esprisine ben hariç herkes gülmüştü. Hâlbuki ben sadece bağlama çalmaktan bahsetmiştim.
1996 yılında ilk üniversitemi kazandım. Süleyman Demirel Üniversitesi Isparta Meslek Yüksek Okulu Elektronik Bölümü. Artık dar olan çevremi genişletme olanağı bulmuştum. Bağlama çalma hayallerimi de gerçekleştirebilecektim. Şu anda Çetillik Mahallesi İlk Öğretim Müdürü Sayın Cahit Karpuz Hocam’dan ödünç aldığım bağlama ile Isparta Hacı Bektaş-ı Veli Derneği’ne gitmiştim. Dernekte ben hariç herkes bağlama çalıyordu. Kurs açtırabilmek için epey bir çaba sarf ettik ve sonunda kurs açıldı. Cumartesi günleri 4’er saatten, toplamda 12 ders saati sonunda artık bağlamadan melodi çıkarabiliyordum. Hoca dördüncü haftada kursu bırakınca bizim kursumuz da son bulmuş oldu. Ama ben artık bağlamayı çözmüştüm. O dönem Isparta’da düzenlenen THM ses yarışmasında dördüncü oldum.
1999 yılında ikinci kez üniversite sınavına girerek bu kez Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Fizik Bölümü’nü kazandım. Bu ikinci üniversite müzik konusunda daha fazla işler yapmam için iyi bir fırsattı. İlk olarak Üniversite’nin THM korosuna girdim. Her konserden sonra mutlaka bir solo türkü okuyordum. Isparta Halk Eğitim Merkezi müdürü neredeyse bütün etkinliklere beni de davet ediyordu. O dönem Isparta yerel televizyonu Kanal 32’ye konuk sanatçı olarak davet edildim. Program canlı yayınlanıyordu ve istek türkü programıydı. Üniversitenin radyosunda canlı yayında ilk kez kendi bestemi okuma fırsatı buldum. Her yıl düzenlenen Üniversitemiz Bahar Şenlikleri’nde grubumla birlikte sahne alıyorduk. Hatta birkaç Isparta düğününde bile bağlama çaldım. Artık bağlama kursu verebilecek kadar bağlama çalabiliyordum. Bu dönemde altı kursiyerim oldu.
Üniversite bitip öğretmenlik hayatıma atıldığımda yine müzikten ayrı kalmadım. Kendi okul koromuzu kurdum. Her resmi törende koromuzla çok güzel konserler verdik.
2007 yılında geç de olsa askerlik hizmeti için Kıbrıs’taydım. Bir gün bir albay beni çağırtıp bir türkü okuttu. “Yarından sonra gazinodasın, yılbaşı etkinliğinde sen sahne alacaksın” dedi. Arayıp da bulamadığım bir şanstı. Askerliğimin geri kalanını gazinoda bağlama çalarak, türkü okuyarak geçirdim.
Askerlikten sonra özel bir sektörde iş buldum. Bundan üç yıl öncesine kadar içimdeki müziğin aşkı iyice sönmüştü sanki. Ta ki bir arkadaş ortamında gitar muhabbeti açılıncaya kadar. Arkadaşım gitar almış ama bir türlü çalmayı başaramamıştı. Bu yüzden satmak istiyordu. Ben de talip oldum. Youtube’dan izlediğim videolar ile üç ay içinde gitarı da çözmeyi başardım. Elbette gitar bağlamadan çok farklıydı ve gerçekten çok fazla egzersiz gerektiriyordu. Hala egzersiz yapıyorum, ritim çalışıyorum. Bağlama çalmamın bana kazandırdığı pratik sayesinde sololarda pek zorlanmıyorum.
Meğerse gitar ne leziz bir enstrümanmış?